Okumak ve incelemek için harika şeyler bulmanıza ve harika içerikler üreterek dünya ile paylaşmanıza yardımcı olacağız.
Epik karakter taşıyan destanlar kahramanlıkları, kahramanları tema olarak işleyen uzunca manzumelerdir.
Bir milleti derinden etkileyen savaş, doğal afet, göç, yiğitlik gibi durumların uzun bir şekilde manzum olarak anlatılmasına destan denir. Dünya milletlerinin edebiyat alanında ortaya koydukları ilk ürünler destanlardır. Efsaneler üretmeye uygun yazının icadından önceki dönemde ortaya çıkan bu anlatılar bünyesinde mitolojik motifleri ve unsurları taşırlar.
Türk Destanları
Destanlar bir milletinin Tarihinin kaydetmediği, karanlık dönemlerine ait ortak değerlerini, kurallarını ve yaşam biçimlerini içererek o milletlerin geçmişini temsil ettiğinden milli özellikler taşımaktadır. Destanlar, kökü tarihe dayalı, ilhamını tarihten alan ve nesilden nesille aktarılarak gelen sözlü (şifahi) ürünlerdir. Sonradan yazıya geçirilmişlerdir. Halk edebiyatı ürünü kabul edilirler. Türk milletinin tarihten önceki çağlara ait yaşayış ve inanışlarını, mitlerini aktarırlar.
Türk Destanları
Epik karakter taşıyan destanlar kahramanlıkları, kahramanları tema olarak işleyen uzunca manzumelerdir. Bu manzumelere “epik şiir” denir. Bu şiirlerin ana teması kahramanlıktır. Yiğitlik, vatan sevgisi, inanç ve insanlık temalarını işleyen şiirler genellikle epik şiir özelliği taşırlar. Destanlar tabiî (doğal) ve sunî (yapay) olmak üzere iki başlıkta incelenmektedir. Tabiî destanlar: toplumların tarihinde derin izler bırakan olaylar sonrasında sözlü gelenekte oluşturulmuş ve oluş safhası, yayılış safhası ve derlenme safhası olmak üzere üç aşamadan geçmişlerdir. Oluş safhasında olay gerçekleşir. Yayılış safhasında olay nesilden nesillere aktarılarak yaşatılır. Bu aşamada destana milli değerler ve mitolojik değerler yüklenir ve efsaneler yaratmaya elverişli devirlere ait olağanüstü özellikler yüklenir. Derlenme halk dilinde sözlü olarak yaşayan destanı toparlanarak yazıya aktarıldığı safhadır. Tabiî (doğal) destanların sözlü olması nedeniyle anonim olduğunu söyleyebiliriz.
Türk Destanları
Millî destanlar insanların efsaneler yaratmaya uygun dönemde meydana gelen destanlardır. Bir milletin tarihinde büyük savaşlar, göçler, büyük olaylar bulunursa türlü sarsıntılar geçiren millet bunu destanlaştırır ve destan kahramanları yaratır. Destanlar, olağanüstü kahramanları toplum için önemli olan mitolojik destan motifleriyle bezenerek uzun uzun anlatılırlar.
Türk Destanları
İslamlıktan önceki destanlar, Türk milletinin hayal gücünü besleyip geliştirecek bir anlatı gücü taşırlar. Bu nedenle bu destanların anlatıcıları da tarih içindeki nesillerdir.
Türk Destanları
Voltaire, destanı, kahramanca maceraların manzum hikayesi olarak tanımlar. Bu nedenle destanlar şafaflatlı sözler taşımaz, hikâye dilinin özelliklerini taşırlar. Destana sanatlı, ağdalı, tumturaklı ve şatafaylı sözler gelmez. Destan nesiller aktardığı ortaklaşa bir eylemdir. Türk toplumu için eylemler içerisinde en zorlusu, en umutsuzu olan eylemlerdir, bunlar.
Türk Destanları
Destanlar en zor, en umutsuz eylemleri anlatırken destan karakterinin en önemli özelliğine, anayasasına uymak zorundadır. Bizim en eski acılarımızı, alt belleğimize sinmiş yaşanmışlıklarımızı, korkularımız, umutsuzluklarımızı, en zorlu hayat tecrübelerimizi, eylemlerimizi, savaş ve göç anında yaşanabilecek korkunç hadiseleri anlatırken bu anayasaya uyar, destandaki manzum şiirler. Destanın anayasası, korkuyu, acıyı, umutsuzluğu sezdirmeden anlatır ve onları kahramanın şahsında çabucak onun egemenliği altında cesarete, umuda, mutluluğa dönüştürür. Destan taşıdığı eylemlerin ritmiyle hemen yiğitçe bir yalınlığa bürünür.
Türk Destanları
Türk destanlarının kaynakları Çin ve İran tarihidir. Türk destanları tam olarak kayda geçirilmiş değildir. Türk destanlarının uzun yıllar sonra yazıya geçirilmeleri nedeniyle bu destanların orijinal halleri bilinmemektedir.
Türk Destanları
Saka, Hun, Kök-Türk (Göktürk), Uygur dönemlerine aittir.
Saka Destanları: Saka Türklerine ait bu destan da, Şu Destanı ve Alp Er Tunga Destanı olmak üzere iki parçadan oluşur. Bunlar Şu ve Alp Er Tunga adlarındaki komutanların hayat hikâyeleri üzerine kurulmuştur.
Hun Destanları: Oğuz Kağan Destanı ve Attila destanı olmak üzere iki destandan oluşur. Oğuz Kağan Destanı Hun hükümdarı Mete’nin hayatını konu alır; ancak onu olağanüstü niteliklere büründürerek anlatır. Bu destan, daha sonra değişikliklere uğrayarak İslami bir nitelik kazanmıştır.
Köktürk (Göktürk) Destanları: Birbirini tamamlayan Ergenekon Destanı ve Bozkurt Destanı’ndan oluşur. Bunlarda Türklerin tarih sahnesine nasıl çıktıkları ve hangi soydan geldikleri üzerine efsaneler anlatılır.
Uygur Destanları: Türeyiş Destanı ve Göç Destanı olmak üzere iki destandan oluşur. İlki Uygurların var oluşunu; ikincisi yurtlarından göç etmek zorunda kalışlarını anlatır. Kırgız Türklerinin Manas Destanı
Türk Destanları
Türk Destanları
Destanlar içinde doğduğu milletin sosyal ve kültürel kodlarını da barındırırlar. Yazının olmadığı sözlü gelenek ürünlerinin yazıya aktarılmadığı dönemlerde bu kültürel ve sosyal kodlar sonraki nesillere sözlü gelenek ürünleriyle aktarılmıştır. Hangi yaşta olursa olsun kişiler; toplumdaki rollerini, ne yapmaları ya da yapmamaları gerektiğini, dini ve milli değerlerini, bu değerleri nasıl muhafaza edip saygı duyacaklarını, kısacası o toplumun içerisinde yaşayabilmenin ön koşullarını sözlü gelenek ürünleriyle öğrenirler. Çocuk yaşlarda masal, efsane dinleyerek, ileriki yaşlarda destan ve halk hikâyesi gibi türleri dinleyerek oluşur. Sözlü gelenek ürünleri, nesilden nesile aktarılırken değişikliğe uğramıştır. Bu durum aktarılan her anlatının doğasında vardır. Fakat genel olarak bu ürünlerin ana hatları ya da ana fikirleri değişmemiştir. Sözlü gelenek ürünlerinde bu değişmezliği sağlayan mefhumlar, motif olarak tanımlanabilir. Bu noktada motif hakkında yapılan tanımları sunmak faydalı olacaktır.